 Lokman Hekim: Ölümsüzlük mümkün, ancak yasak mı?
Lokman Hekim, Allah’ın seçkin kulu olarak Kur’an-ı Kerim’de geçen hikmetli bir şifacıdır. Lokman Suresi’nde geçen oğluna nasihatleri, bilgelik dolu sözleri ve ahlaki öğütleriyle İslam dünyasında özel bir yere sahiptir. Peygamber olup olmadığı tartışmalı olsa da, hikmet sahibi bir kul olarak kabul görmüştür. Bazı kaynaklara göre, Allah ona hikmeti bahşetmiş, bitkilerin ve hastalıkların sırlarına vakıf olmasını sağlamıştır. Hızır makamı misali, Lokman Hekim’lik de tasavvufta bir makam noktasına gelmiştir.
Lokman Hekim, sadece fiziksel hastalıkları değil, ruhsal ve ahlaki hastalıkları da iyileştiren bir bilge olarak kabul edilmiştir. Onun hikmet dolu sözleri, sadece şifa arayanlara değil, doğru yolu bulmak isteyenlere de yol göstermiştir. Efsanelerde şifa dağıtmanın yanı sıra, insanlara tevazu, sabır ve hikmetin önemini anlatan bir yol gösterici olarak karşımıza çıkar.
Lokman Hekim’in hikmeti, yalnızca bitkilerde değil, hayatın özüne inmekte ve insanı insan yapan değerleri yüceltmektedir. “Efsanenin Nuru Lokman Hekim” eserimi kaleme alırken fark ettim ki İslam ve Türk coğrafyalarına yayılmış birbirinden farklı onlarca efsanesi mümkün. Her diyarda, her coğrafyada gezmiş ve oralarda kendi ruhundan geçen ilham veren hikayeler ve/veya efsaneler bırakmıştır. Farklı coğrafyalarda da üstün özellikli şifacı mitolojileri olsa da Lokman Hekim’i onlardan ayıran kutsal bir iz vardır; Kuran’ı Kerim’de yer almak. Kendini putlaştırılmış her figürü lanetleyen Kuran’ı Kerim, ölümsüzlüğü bulacak kadar ermiş bir kulunu diğer hikayelerden ayıklayarak yüceltmiştir.
Lokman Hekim En Bilinen Efsanesi: Ölümsüzlüğün Sırrını Bulması Lokman Hekim, beden sağlığını ruh sağlığından ayırmadan, insanlığı hem bedensel hem de manevi olarak şifalandırmayı hedeflemiştir. Belki de bu bütünsel yaklaşım sayesinde, ruhla bedeni bir araya getirerek, ölümsüzlüğü bulabilmiştir. Ruhun ölümsüzlüğünü bedende de yaşatmak mümkün müdür? Maneviyatı tamamen yücelmiş bir insanın maddeye ve kendi bedenine de hükmetmesi mümkün müdür? Peki mümkünse neden yasaklanmıştır. İnsan var oluşuna ve kainata bu sırrı saklayan Yaratıcı, neden kendine bu konuda sırdaşlar yaratmıştır? Bu sırdaşlık, büyük efsaneleri doğurmuş, halk arasında kulaktan kulağa mistik bir dile kavuşmuştur. Peki ruhu arındırmadan ölümsüzlük lanet olabilir mi?
Efsaneye göre Lokman Hekim, ölümsüzlüğün sırrını bulmuş ve bu bilgiyi bir kitaba yazmıştır. Allah, Lokman Hekim’in ölümsüzlüğün sırrını bulduğunu görünce Cebrail’e “Koş yetis! Lokman ölümsüzlüğün sırrını buldu!” diyerek, meleğini görevlendirmiştir. Lokman Hekim, bir köprünün üzerinden, elinde ölümsüzlüğün formülünü yazdığı defteri ile geçerken, Cebrail genç bir delikanlı silüetinde karşısına çıkar. Lokman Hekim’e sorar; “Sen kimsin?” Lokman Hekim: “Ben bilgeyim.” diyerek cevap verir. Bunun üzerine Cebrail: “Madem sen bir bilgesin. Söyle bakalım şu an Cebrail nerede?” diye sorar. Lokman Hekim bir an durur ve sonra cevap verir: “Cebrail ne yerde ne de gökte! Bunun gibi bir köprünün üzerinde! Bu durumda Cebrail ya sensin ya da ben!” diye cevap verince, Cebrail melek suretine döner ve kanatlarını öyle bir çırpar ki Lokman Hekim`in elindeki kitap rüzgara kapılır ve elinden uçup nehre sayfa sayfa düşer. Lokman Hekim, ölümsüzlüğü bulmuş ancak geri kaybetmiştir. Cebrail’den bunun bir sır olduğunu öğrendiği için de sırrı artık içinde tutup yeniden kağıda geçirmemiştir. Peki Lokman Hekim’in gücü neydi? Bilgeliğinin kaynağı neydi? Bilginin kaynağı doğaydı. Lokman hekim doğayı dinliyor, doğayı okuyor ve doğanın içinden şifayı damıtıyordu. Ona öyle bir hikmet verilmişti ki, hem kendini hem de doğayı tanıyordu. O dünyanın özünü de ruhun özünü de dinlemeyi biliyordu.
Cebrail ile Karşılaşma: Lokman Hekim Cebrail ile karşılaştığında, dünyanın fani olmaya mahkum olduğunu öğrenmiştir. Bu hikaye, insanın ölümle yüzleşmesi gerektiği ve faniliğin kabul edilmesi gerektiği mesajını verir. Bilgiyi bulmak büyük bir marifet olsa da, onu gerektiğinde saklamak, bilgeliğin en üst mertebesidir. Bazen bilgiyi saklamak, bilgeliktir. Eğer ki o bilgi, insanlığı kötü bir noktaya götürecek ve etik değerlere ters düşecekse, burada yapılması gereken en doğru şey bilgiyi saklamaktan geçmektedir. Lokman Hekim’in ölümsüzlük sırrını bulduktan sonra Cebrail tarafından uyarılması ve ardından sırrı saklama kararını vermesi, onun gerçek bilge olduğunu gösterir. Bu bağlamda, Lokman Hekim’in asıl bilgelik sınavı, bilgiyi bulmak değil, bilgiyi saklamak olmuştur. İlahi sırdaşlık, insanın kendi sınırlarını bilmesiyle ilgilidir ve bu sınırın ötesine geçmek, bilgelikten sapmak anlamına gelir. İnsanoğlu, çoğu zaman büyük sırları keşfetmek ister; ama bu sırların ağırlığını taşıyıp taşıyamayacağını bilmez. Bilgiyi paylaşmanın veya saklamanın zamanını bilmek, hakikati yüklenebilecek olgunluğa sahip olmakla ilgilidir. Lokman Hekim, ölümsüzlüğün sırrını bulmuş olmasına rağmen, bu bilgiyi insanlıkla paylaşmamayı seçmiştir. Çünkü ölümsüzlük bilgisi, insanın doğasına aykırı bir yük oluşturur; fanilik ise insan olmanın özüdür.
Gelecek blog yazısının konusu: Lokman Hekim Efsanesinin sembolleri ve anlamları
Sonuç:Lokman Hekim’in bilgelik dolu hayatı ve ölümsüzlük arayışı, insanoğlunun bilgiye ve hakikate ulaşma tutkusunu yansıtır. Ancak asıl bilgelik, bilgiyi bulmak değil, o bilginin sorumluluğunu taşımaktır. Bu yazıda, Lokman Hekim efsanelerinin derinliklerine indik ve insanlık için taşıdığı mesajları anlamaya çalıştık. Haftaya, Lokman Hekim’in oğluna nasihatları, ‘Kırmızı Toz’ efsanesi, farklı kültürlerde nasıl yorumlandığı ve sembollerin anlamı üzerine derin bir yolculuğa çıkacağız. Takipte kalın! --> Devamı için Tıklayınız... |
|
Etiketler :
Lokman Hekim, Şifacıların Atası, Efsane Şifacı |
|
31
kez okundu |
|
|
Diğer yazılar
|
«« Tüm Bloglar
|
|